Ara

19 Temmuz 2017 Çarşamba

Yeşil Yol İncelemesi

Bilgiler

Stephen King'in 1996 yılında yazdığı Yeşil Yol romanı, 1999 yılında Frank Darabont tarafından senaryosu ufak ufak değiştirilir ve yine Frank Darabont tarafından yönetilir. Yeşil Yol romanının uyarlaması olan bu filmin başrolünde Tom Hanks ve Michael Clarke Duncan oynamaktadır. Bu filmi izlemeden önce tabiki 3 saat olduğu için gözünüz korkabilir ancak gerçekten bu film kesinlikle izlemeye değer bir film.

Konusu
İki kızın ölümünden yargılanan John Coffey idam suçuna mahkumdur. Yeşil Yol lakaplı hapishaneye gönderilen John Coffey normal insanlardan kat kat kalıplı ve uzun boyludur. Kendisini gören tüm insanların kanı donar ancak kendisi çok iyi bir insandır. Karmaşık bir iç dünyası ve doğaüstü güçleri bulunmaktadır. Yeşil Yol'un başgardiyanı Paul Edgecomb ise ona önyargılı yaklaşmaz. Bi zaman sonra birbirleriyle aralarında diyaloglar geçer. Edgecomb'un idrar yollarında rahatsızlık vardır. John Coffey ise doğaüstü gücünü kullanarak Edgecomb'u iyileştirir. Ardından olaylar gelişmeye başlar. Paul Edgecomb, Coffey'in bu gücünü farkeder ve onun bu cinayeti işlemediğini düşünür ve ona karşı olan düşünceleri değişir. Ancak John Coffey idam mahkumudur. Edgecomb ise onun ölmemesi gerektiğini düşünür.

Film Hakkında Düşüncelerim
Başındada söyledim ancak şimdide söylemek istiyorum, filmi izlemeden önce çoğu kişi süresinde tereddüt ediyor ama filmi izlediğiniz zaman, zamanın nasıl geçtiğinin farkında bile olmayacaksınız. Bu film benim en beğendiğim dram filmlerinden biridir. Konusunu okuduğunuz zaman size pek duygusal gelmeyecektir ancak bu filmi baştan sona izledikten sonra ikinci kez izleyeceğinizi zannetmiyorum. Şöyle birşeyde eklemek isterim bazıları dram filmlerini sevmez ancak bu film Tom Hanks'in mükemmel oyunculuğu için bile izlemeye değer.


   

18 Temmuz 2017 Salı

Fight Club Özeti


Fight Club ilk olarak 1996 yılında Chuck Palahniuk tarafından yazılmış bir romandır. Ardından 1999 yılında filmi çekilmiştir. Film David Fincher tarafından yönetilmiştir ve başrollerinde Brad Pitt, Edward Norton ve Helena Bonham Carter rol almıştır. Şimdi filme gelelim ancak başından sizleri uyarmak isterim, hala filmi izlemediyseniz hemen izleyin derim çünkü birazdan anlatacağım filmin konusu ve özetinde spoiler vereceğim.


Öncelikle filmimiz hızlı ve mükemmel bir müzikle başlar. Ardından Tyler Durden'ı narratorun ağzına silah dayamış şekilde görürüz. Bir binanın bilmem kaçıncı katındalardır. Dışarıdaki seslerden anlaşılacağı gibi polislerin, ambulansların siren sesleri gırla. Narrator'un söylediklerine göre binanın otopark kısmındaki aracın içinde bomba var ve 2 dakika içinde patlayacak. Ardından film bir anda farklı bir sahneye gider. Kendimizi Bob'un göğüslerinde buluruz. Burası Testis kanseri olan erkeklerin destek grubudur. İnsanlar sürekli birbirlerine dertlerini anlatır ve ağlarlar. Ama film bizleri yine geçmişe gönderir.


Narrator uyuyamamaktadır. Kendisinin uyku problemleri vardır. Derken ofiste buluruz kendimizi. Bu kısmın en önemli özelliği filmin yapımcıları burada 25.kare tekniğini kullanmıştır. Bir anda bir adam gözükmüş ve saliseler içersinde kaybolmuştur. 25.kare tekniği sayesinde bu karakterler bilinçaltımıza kazınır. 


Bu arada sizlere tekrardan bir detay vermek istiyorum. Filmde sıkça Starbucks bardağı görebilirsiniz. Hemen hemen karakterimizin bulunduğu her ortamda bir kez olsun görürüz. Şöyle örnekleyeyim üst resimdede görebilirsiniz, herkesin elinde bir bardak var. Bunların hepsi Starbucks bardağı. Ofis sahnesine girmeden hemen öncede vardı, kısacası heryerde.
Ardından karakterimiz masasında otururken müdürü gelir. Görevlerini felan verir. Narrator evini dergide, plazada, şurda burda gördüğü eşyalarla donatır. Doktora gider ve uykusuzluğuna çare bulmak için ilaç ister, çünkü karakterimiz ne zaman nerede olduğunu hatta ne zaman gittiğini bile bilememektedir. Doktor ilacı vermeyince bizim oğlan acı çekiyorum der, doktorda acı görmek istiyorsan testis kanseri olanların yanına git der, taa bilmem nerelere yollar bizim çocuğu. Bu sırada yine görürüz bu adamı.


Narrator rehabilitasyon merkezlerine gitmeye başlar. Başlangıçta pek alışamaz ancak sonradan bağımlısı olur buraların. Bu sırada Tyler Durden'ı 3.kez görürüz 25.kare tekniğiyle. Artık koymaya lüzum görmüyorum saliselik şey zaten fazladan yer kaplamasın, herneyse. Bu mekanda herkes derdini anlatması için kendine birer eş seçer. Bu sırada Bob bizim narratorun yanına gelir. Narrator ve Bob bu şekilde tanışırlar. Bob'un testis kanseri olma nedeni ise zamanında hayvan gibi steroidler ve dopingler kullanmış. Bir detayı daha söylemek istiyorum, sizlere Narrator olarak aktardığım kişinin aslında ismi filmde kullanılmamıştır. Aslında bu filmin yapımcıları tarafından kasıtlı yapılan bişey. Kitaptada böyledir büyük ihtimalle okumadığım için bilmiyorum ancak karakterimiz sürekli rehabilitasyon merkezlerine gidiyor ve her seferinde başka isimler kullanıyor. Bob ona derdini anlattıktan sonra ağlama sırası narratora gelir. Narrator kendini bırakır ve ağlar. Özgürlüğünü bulmuştur. Şöyle söyler: "bütün umudunu kaybetmek özgürlüktü." Narratorun ağlaması ve özgürlüğünü bulması onun uyku problemini yenmesini sağlamıştı. Artık buralara her hafta geliyor ve hiç kaçırmıyordu. Birgün tüberkloz hastalarıyla, birgün deri kanserleriyle, böbrek hastalarıyla. Aslında hiçbirşeyi yoktu, ne ölüyordu, ne de hastaydı. Özgürdü o. Günün birinde Marla Singer adında bir kadında aralarına katılır. Narrator neredeyse o kadında oradadır. Ancak o bir sahtekardır, tedavilere sadece bedava yemek ve kahve için gelir. Marla yüzünden tedavilere odaklanamaz ve uykusuzluk tekrar baş gösterir. Marla'yla tanışır. Ancak Marla'da bizim narratordan haberdardır. Ardından günleri paylaşırlar. Belirli günler Marla, belirli günler narrator gidecektir. Narrator sürekli sağa sola iş ziyaretleri yapmaya gider. Bu sırada narrator, monoton anılarını anlatır. O anlatırken otellerin birinin tanıtım videosunu izler, burada yine Tyler Durden gizlenmiştir.




Bir uçuş sırasında yanına Tyler Durden oturur ve onunla tanışırlar. Uçuş sırasında muhabbet ettikten sonra herkes kendi yoluna devam eder. Bu arada Tyler'ın mesleği sabun yapımı. Narrator evine gittiğinde evinin patladığını görür. Ankesörlü telefona gidip Marla'yı arar ancak Marla'yla konuşamaz. Uçuş sırasında Tyler'ın kartını almıştır. Tyler'ı arar. İlk seferinde Tyler çağrıya cevap vermez. Ardından Tyler ilginç bir şekilde ankesörlü telefonu arar. Bir barda oturup konuşurlar. Narrator ona yeni aldığı mobilyalardan bahseder. Tyler ise şu sözlerle ona hatta sadece ona değil tüm izleyicilere ve tüm insanlığa anlamlı bir söz bırakır;"Tüketiciyiz. Doğru, biz tüketiciyiz. Yaşam stili takıntısının yan ürünleriyiz. Cinayet, suç, yoksulluk; bunlar beni ilgilendirmiyor. Beni ilgilendiren ünlü dergileri, 500 kanallı televizyonlar, külotumda bir adamın adının yazılması. Rogaine, viagra, olestra. Öyleyse siktir et şu kanepeyi ve yeşil çizgili kumaş desenlerini. (bunlar söylenirken narrator'un aydınlanmaya başlaması çok güzel yansıtılmış) Ben diyorum ki asla tam olma. Ben diyorum ki mükemmel olmaktan vazgeç. Ben diyorum ki gelişelim. Sahip olduğun şeyler sonunda sana sahip olur." Bardan çıkarlar ve herkesin aklına kazınan efsane sahne gerçekleşir. Tyler Durden ona vurmasını ister. Ardından birbirleriyle dövüşürler. İnsanlarsa başta onları inceler ve izler, ardından onlarda aralarına katılırlar.


Ardından Tyler Durden'ın virane evine giderler. Ev tam bir enkazdır. Çatılardan sular akar, etrafı bok götürür. Narrator biraz yadırgasa bile alışır. Tyler evin içinde bisiklet sürer. Dışarı çıkıp boş binalara, arabalara golf topu atar. Tyler yavaş yavaş bizim oğlanı kendine benzetir. Ofiste çalışmaz, üstü başı kanlı şekilde işe gider. Artık işi takmamaya başlar. Hergün dövüşürler. Tyler, narrator ve arkadaşları bar kapandıktan sonra barın alt katında dövüşmeye başlarlar. Sayıları gün geçtikçe artar. Artık topluluk haline gelirler. Bu topluluğun adı Dövüş Kulübü, İngilizce adıyla Fight Club'dır.


Tyler o efsane kuralları ekler Dövüş Kulübüne, "Dövüş Kulübü hakkında konuşmak yok." Genelde Fight Club'a kravatlı insanlar katılır. Fight Club o kadar büyür ki, ertesi gün işyerindeki arkadaşlarının birçoğuyla bile bakışmalar yaşanır. Fight Club hayatı monoton ve anlamsız insanların özgürlüğü olmuştur. Narrator sabah kalktığında Tyler'ın odasının kapısının kapalı olduğunu görür. Aşağı iner. Marla'yı görür. Tyler ve Marla işi pişirmişlerdir. Bu arada Tyler narratoru uyarır ve kimseye kendisinden bahsetmemesini söyler. Tyler, sabun yapmak için yağlarını aldıran kadınların yağlarını sabun yapıyor ve onlara geri satıyordu, geçim kaynağı bu işti. Ardından Tyler bize ve narratora neyin nasıl yapılacağını öğretir.


Tyler narratorun elini yakarak orada bir iz oluşturur: "Tebrikler. Dibe vurma yolunda bir adım daha attın." Bu sırada Bob'da Fight Club'a katılır. Bu toplantıda Tyler yine anlamlı şeyler söyler: "Bütün bir nesil; benzin pompalayan, masa bekleyen, beyaz yakalı esirler. Reklamlar, bizi araba ve giysi peşinde koşturuyor. İhtiyacımız olmayan şeyleri almak için nefret ettiğimiz işlerde çalıştırıyor. Biz tarihin orta sınıf çocuklarıyız dostlarım. Amaç yok, mekan yok. Büyük bir savaşımız yok. Bizim büyük savaşımız, ruhani bir savaş. Bizim büyük bunalımımız hayatlarımız. Hepimiz televizyonlarda bir gün milyoner olacağımıza, film ilahları ve rock yıldızları olacağımıza inanarak büyütüldük. Fakat olamayacağız. Bu gerçeği yavaş yavaş öğreniyoruz."



Tyler gittikçe Fight Club'u insanların hayatının bir parçası haline getirir ve insanlara ödevler vermeye başlar. Bu ödevlerin hepsi yasadışı işlerdir. Yine Fight Club'un en akılda kalıcı sahnelerinden birisi gelir. Narrator patronundan erken emeklilik isteyip bütün zamanını Fight Club'a ayırmak ister. Patronu ise onu işten atar. Narrator ofisinde Tyler'dan öğrendiği tekniklerle kendini döver ve patronu onu dövmüş gibi gösterir. Sonuç olarak narrator artık emekli olmuştur. 


Fight Club en sonunda yeni bir sürece girer. İnsanlar kulübe başvururlar. Gelen insanların başvurusu reddedilir. Kulübe girmek için insanların kapıda 3 gün beklemesi gerekmektedir. Bu süreçte Tyler ve narrator gelenlerin vazgeçmesi için kapıdakileri döverler. Başvuranların içinde Bob'da vardır. Bob'u reddettiklerinde, Bob olayı farketmez ve gider. Tam gidecekken narrator Tyler'dan gizlice onu geri çağırır. Artık Bob'da kulübün bir üyesidir. Kısacası 'Gerçek Fight Club' burasıdır. Üyeler artar ve adamdan geçilmez. Tyler narratordan gizlice işler çevirir. Narrator git gide olayları anlamamaya başlar. Tyler ise bir ordu oluşturmaya çalışıyordu. Tyler araba sürerken intihar girişiminde bulunur ve arabayı çarpar. Ufak yaralarla kurtulurlar.


Kazadan sonra narrator kendini Tyler'ın evinde bulur. Tyler gitmiştir. Onu hiçbir yerde bulamaz. Millet artık çığrından çıkmıştır. Herkes ama herkes robotlaşmıştır. Bir gün yine saldırı işleriyle uğraşırken polisler Bob'u vurur ve Bob ölür. İşler abartı derecesinde çığırından çıkınca narrator Tyler'ı aramak için tüm barları arar. Tüm deliklere bakar ancak Tyler ortalıklarda yoktur. Kimse sorsa durumlardan haberdardır ancak bilmediğini iddia eder.



En sonunda bir bara gider. Barmen ona Tyler Durden gibi davranır. Geçen hafta geldiğini söyler. En sonunda narrator barmene kim olduğunu sorar. Narratorun Tyler Durden olduğu ortaya çıkar. Tyler gitmeden önce herkesi yıkım projesini yapması için eğitmiştir. Narrator bunu farkeder ve durdurmaya çalışır fakat bombalar çoktan hazırlanmıştır. Tüm banka ve finans binalarında bomba vardır. Bombalar patlayınca finans sıfırlanacaktır. Finans binasına koşturur. Bi yandanda Tyler Durden'la yani içindeki hayali adamla dövüşür. 


Tyler, narratoru döverek patlamayı görmesi için herhangi bir kata çıkarır. Narrator akıllılık yapar ve madem sen hayalisin o zaman silah aslında benim elimde diyerek gözünü kapatır. Bi bakar ki elinde silah var. Silah Tyler'ın üzerinde etki etmeyince silahı kafasına sıkar. Tyler Durden ölür, kendisi ağır yaralanır. O sırada Marla fırlayıp yanına gelir, el ele tutuşup patlamayı izlerler. Tüm ekonomi çöker, toplum düzeni yeniden şekillenir.


Açıkçası Fight Club benim en beğendiğim film diyebilirim. Tabiki filmin hataları ve kötü yanları vardır ancak eğer bu filmi beğenmiyorsanız bence gidip Recep İvedik izlemelisiniz. Bu arada Fight Club benim ilk yazımdı bazı kısımlarda bayağı tıkandım bunun için başkalarından örnek alarak baktım bazı kısımları benzeyebilir.